Bir gün Peygamber Efendimiz buyurdular ki:

- Cennetlik hanım isteyen, Ümmü Eymen’le evlensin!..

Ümmü Eymen iyi kalbli ve Habeşli bir câriye idi. Peygamber Efendimize, anacığından emânet kalmıştı...

Artık delikanlı olan Hazreti Zeyd, Resulullah efendimizin bu müjdesi üzerine hemen, o siyahî hanımla evlendi. Üsâme adlı bir de oğulları oldu... 

Zeyd bin Hârise, Bedir Harbinden Mûte Harbine kadar, Peygamber efendimizin bulunduğu bütün savaşlara katılmıştır. Yalnız Müreysi Gazâsında, Peygamber efendimiz onu Medîne’de yerine vekil bıraktığından bulunamadı. Bunun dışında pek çok seferde bulunmuş, birçoğunda kumandanlık ederek, şecâati, kahramanlığı ile örnek olmuştur.

Hicretin 8. yılında, Mûte Seferine çıkılacaktı. Mücâhidlerin başında, Hazreti Zeyd bulunuyordu. Çünkü sevgili Peygamberimiz sancağı ona teslim etmişlerdi. Hazreti Ali’nin kardeşi Hazreti Câfer ve Hâlid bin Velîd gibi kumandanlar, onun emrinde idiler. Medîne’de vedâlaşırken, Allahın Resûlü buyurdular ki:

- Muharebede Zeyd şehit olursa, sancağı Câfer alsın! O da şehit düşerse, Abdullah bin Revâhâ başa geçsin!

Söyledikleri aynen çıktı. Üç büyük Sahâbî de, arka arkaya Cennete uçtular.

Hazreti Zeyd’in kumandan olduğu bu savaşta, ondan sonra kumandan olarak şehit edilen Câfer-i Tayyâr’ın, savaş sırasında iki kolu birden kesilmişti. Onun hakkında Peygamber efendimiz buyurdu ki:

- Cenâb-ı Hak Câfer’e kesilen kollarının yerine iki kanat ihsân buyurdu. Cennette meleklerle birlikte uçtuğunu Rabbim bana gösterdi.

Bu sebeple, vefâtından sonra kendisi, “Uçan Câfer” mânasına gelmek üzere, “Câfer-i Tayyâr” lâkabıyla anılmıştır.

Hazreti Zeyd’in Mûte Savaşında şehit edilmesinden bir sûre sonra, bu defa mübârek şehidin oğlu Üsâme kumandasında bir ordu daha hazırlandı. Fakat, Resûlullah efendimizin hayatının son günlerine rastlaması yüzünden onları uğurlayamadı. Daha sonra bu ordu Hazreti Ebû Bekir tarafından Şam üzerine gönderilmiş ve zaferle dönülmüştür...